Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, İzmir’de partisinin Konak ilçe kongresine katıldı. Burada yaptığı konuşmada iktisattan altılı masaya kadar gündemi pahalandıran Karamollaoğlu, “CHP’yle ittifak” tenkitlerine de cevap verdi.
“O kadar sorun var ki içinden geçtiğimiz süreçte. 19 yılı aşan bir müddettir Türkiye’yi yöneten bir iktidar var. 19 yıl evvel, 15 yıl evvel Sayın Cumhurbaşkanı ve arkadaşlarının bir ülkenin idaresi ile ilgili prensipleri ne idi dinleyelim, bugün söyledikleriyle ne kadar çeliştiğini görelim. Beşerler, bu kadar çelişkinin içine girdiğinde pusulayı kaybetmişler demektir. Prensipleri kalmamış” sözlerini kullanan Saadet Partisi önderi Karamollaoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
BAŞKA BİRŞEY DÜŞÜNMÜYORLAR: Bir amaçları var; ne kıymetine olsun iktidarda kalabilme. Diğer bir şey düşünmüyorlar. Milletin refahı, sorunları çözmesi, dünyaya örnek bir medeniyet inşa etmek, bu arkadaşların gündeminde yok. Yalnızca düşmanlaştırarak kendilerini güçlendirme siyasetleri var. Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanına bundan 19, 15 sene evvel söylediklerini dinlemelerini tabir ediyorum. O vakit tahminen uyanırlar.
NASIL GÖRMÜYORSUN BUNU?: Erbakan hocamız 1968 yılında büyük bir atak başlattı. Bağımsızlar Hareketi olarak kendisi üzere düşünen 19 arkadaşı ile seçimlere girildi. Yalnızca kendisi Konya’dan milletvekili seçilebildi. Ulusal Nizam Partisi çabucak kapatıldı. Sonra Ulusal Selamet Partisi kuruldu. Kendisi üye bile olmadı, geçmiş partisinin devamı mahiyetinde bir ithamla karşılaşmamak için. Seçimlere gidildi, bizim listemizde bağımsız vekil olarak kazandı. Meclis’e girdikten sonra genel lider oldu hocamız. İktidar ortağı olabilmek için teşebbüslerde bulundu. Sonunda Ecevit ile koalisyon kuruldu, pazarlık yapıldı. Ecevit’in takip ettiği yolla Erbakan Hoca’mızın argümanları örtüşmüyordu. Sonunda Ecevit’e şu kelamı söyletti: ‘Biz, bu beşerlerle oturulup konuşulamaz dedik lakin tarihi bir yanılgı içindeymişiz.’ Artık, ‘CHP ile bir ortaya nasıl gelirsiniz, Erbakan Hoca hayatta olsa sizi lanetlerdi’ diyorlar. Haydi oradan sahtekar! Nasıl görmüyorsun bunu? Biz, prensiplerimizden taviz vermeyiz lakin uzlaşmayı da biliriz. Bir dağa tırmanıyorsanız zorluk vardır. Sizinle bir arada birileri varsa elbette takviye verirsiniz. Bu yol çetrefilli, kolay bir yol değil. Bütün çalışmalarımızda Erbakan Hoca’mızın bu süreçte yaşadığı dertleri, manileri hatırlamak mecburiyetindeyiz.
PRENSİPLER DEĞİŞMEDİ: Biz, yeni bir atılımın içindeyiz. Bizim prensiplerimiz hiç değişmedi. Yerine nazaran elbette söylemlerimizde, bugünkü koşulları dikkate alarak değişiklikler oldu. Bunu ‘prensipler değişti’ diye yorumlayamazsınız. Biz, çok açık bir biçimde yaşanabilir bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Herkesin ister bizimle tıpkı hisleri paylaşsın isterse muhalif olsun herkesin mesut ve bahtiyar olduğu, adaletin tesis edildiği, dışarıdan gelecek baskıya karşı ayakta durabilen bir ülke, yaşanabilir bir Türkiye kurmak bizim idealimiz. Biz bunu gerçekleştirdiğimizde Türkiye, geçmişte olduğu üzere yine büyük Türkiye pozisyonuna gelecek. Bütün dünyaya nizam verecek, haksızlıklara müdahale edecek.
ORADA HUZUR OLMAZ: Demokrasi, insan hakları, adaletin üstün tutulmasını benimseyen bir anlayışa sahibiz. Benim söylediğim, Erbakan hocamızın hayatı boyunca gerçekleştirmek istediği gayeydi. Biz, bunu nasıl yapacağız? Elbette kendi memleketimizde yaşanabilir bir ülkeyi kurarken amaçlarımızı tekrar belirleyeceğiz. Erbakan Hoca’mız, bir ilim adamı ve siyasetçi; amaçlarımızı önümüze koyarken somut ve hoş tarifler kullandı. Şunu her vakit benimsedi. Bizim siyasi hayatımız boyunca en çok kıymet verdiğimiz mevzu, ahlaki ve manevi kıymetlerimizin ihyasıydı. Siz baskıcı bir tertip kurarsanız orada huzur olmaz. Adaleti ortadan kaldırırsanız, siz de huzur bulamazsınız. Yerlerimizi, meralarımızı, madenlerimizi, sularımızı bu milletin hizmetine verecek biçimde bir iktisat siyaseti uygulamak mecburiyetindeyiz. Güçleneceğiz.
MERKEZ BANKASI’NIN KASASI DELİNDİ: Halimize bakmadan ‘Biz uzaya adam göndereceğiz’ diyorlar. Kaç para bu? Suudi prensleri gitti. Bu beceri değil ki. ‘Vay canına ya şu adamlara bak be. Uzaya bile gitmemize müsaade etmiyorlar’. Arkadaş, sen önemli bir uzay programı koy, ben takviye veririm. Bu türlü geçersiz olmaz. Uzay elbisesi giydirmekle ‘uzay programımız var’ diyemeyiz. Bugün ilacımızı dışarıdan alıyoruz. Nerede ilaç tesislerimiz? Bütün gücümüzü dışarıdan alıyoruz. ‘Karadeniz’de doğal gaz bulduk’. Haydi oradan be! Bu kadar kolay mi zannediyorsun? Milyonlarca dolarlık bizden çok daha fazla yataklara sahip olanlar hangi noktadalar. O kadar kolay mı bu iş?
Bilmemek, çok kıymetli bir eksiklik. Daha kıymetlisi, bilmediğini bilmemek. ‘Ben ekonomiyi bilirim’ deyip ekonomiyi bilmemek bir gaflettir. ‘Birkaç ay içinde sorunları nasıl çözeceğim, bu işin erbabıyım’ dediler. Ne oldu? Türkiye, bu türlü bir duruma tarihinde düşmedi. Merkez Bankası’nın kasası delindi. Açığı kapatamıyorlar. Hiçbir şeye güçleri yetmiyor. (HABER MERKEZİ)